17 Haziran 2017 Cumartesi

Kalemegdan (Kale Meydanı)

Belgrad,  tarih boyunca birçok devlet veya topluluk tarafından kuşatılmış veya kuşatılmaya çalışılmış ama sonunda Sırbistan’a bağlı özgür bir şehir olarak kalabilmiştir.
Benim Belgrad’ta ilk durağım şehrinin simgesi olan Belgrad Kalesi (Belgrad Fortress) yani Kalemegdan idi.  



Belgrad Kalesi, Begrad’da görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Kalemegdan, Belgrad sınırları içinde ve güzel bir manzarası olan içerisinde bir kale ve park barındıran meydandır.  İsminden de anlaşılacağı gibi Türkçe kökenli bir kelimedir ve genelde kale meydanı olarak akılda kalmaktadır. Yeşille içi içe geçmiş, güzel manzarası olan ve çiftlerin çokça dolaştığı bir yer olarak düşünebilirsiniz.

Sava Nehri’ nin Danube’ ye bağlandığı noktanın tepesinde bulunan Belgrad kalesinin tarihine bakarsak, kale Romalılar tarafından inşa edilmiş ve IV. Flavian Lejyonu’nun ana karargâhı olmuştur. Yüzyıllar süren kuşatmalar, savaşlar ve fetihler sonucunda sayısız kere yıkılmış olan bu kale, her seferinde tekrar yapılmıştır. Şu anki görüntüsü 18.yy dan kalma olduğu halde, savaşlar yüzünden içerisindeki yapılar neredeyse tamamıyla yıkık durumdadır. Geriye şahane manzarasından başka neredeyse hiç bir şey kalmamıştır.



Belgrad Kalesi, yukarı kasaba , aşağı kasaba ve Kalemegdan Parkı’ndan oluşmaktadır. En çok ilgiyi de bu park görüyor diyebilirim. Ağaçların gölgesinde dinlenebileceğiniz banklar var. Ayrıca bu parkın içerisinde  çeşitli heykeller, sanat sergileri, hayvanat bahçesi, eğlence parkları ve hediyelik eşya stantları da mevcut. 



 Çimlere uzanmış dinlenirken, ağaçların arasında daldan dala hoplayan sincapların salınışına da şahit olacaksınız. Bu parkı Belgrad’da gezilecek yerler listenize koyduğunuza pişman olmayacaksınız.



Aşağı kasabada ise Orta Çağlardan kalma bir şehir merkezi bulabilirsiniz. Çevresi duvarlarla örülmüş olan bu merkezde bir liman da mevcut . Yine aşağı kasaba sınırları içerisinde yer alan Kula Nebojsa ( cesaret kulesi ) 1460 yılından, Türk Hamam’ı 18 yy. dan, VI. Carl Kapısı 1736 yılından kalmıştır.
Kalemegdan kalesi Orta Çağ kapıları, Ortodoks Kiliseleri ve İslami kalıntılarıyla, Belgrad’ın en önemli simgelerinden biridir. İçerisinde Belgrad askeri müzesi yer alıyor. (Her ne kadar pazartesi gittiğim için kapalı olsa da…) Ve bu müze içerisinde uçak parçalarından NATO bombalamalarına kadar uzanan bir tarihin eserleri sergileniyor. Yukarı kasabada yer alan Damat Ali Paşa’nın Türbesi en çok ilgimi çeken yapılardan biri. Sanırım türbeyi görünce Türklük kanım tuttu. İnsan bir gururlanıyor. Başka bir ülkeye gidip kendinden bir şeyler görüyorsun… Ama hiç merak etmeyin Belgrad geneliyle bol bol Türkiye’yi anımsatan bir şehir.























Belgrad için kaç gün ayırmalıyım diye sorarsanız şayet, ben 2-3 günün yeterli olacağı kanısındayım.  Hem küçük bir şehir hem de her yer birbirine yakın. Belgrad vize uygulaması olmayan şehirler arasında görülüp gezilmesi gereken yerlerden biri. Belgrad’ı gezilecek yerler listenize koyduysanız veya koyacaksanız şimdiden iyi gezmeler. 

14 Nisan 2017 Cuma

"Torre de Belem " or Belem Tower


Lizbon..... Gidip görmeyi en çok istediğim fakat bir türlü fırsat bulup gidemediğim bir şehirdi. Lizbon'a gidip geldikten sonra daha önce ziyaret etmediğim için kendime o kadar çok kızdım ki...




Lizbondaki gezimin kısa ama dolu dolu bir gezi olduğunu düşünüyorum. Öncelikle Lizbon'un en çok ziyaret edilen bölgelerinden biri olan Belem'e gittim. İlk olarak Belem'in sınırları içinde yer alan ve en önemli yapılardan, orjinal ismi "Torre de Belem" olan Belem Kulesi'ni gezmeyi tercih ettim.
Belem Kulesi, Lizbon'a giden her turistin muhakkak görmesi gereken yapılar arasında yer aldığı için, inanılmaz bir ziyaretçi akınına uğruyor. Eğer giderseniz kapıda başlayan ve köprü boyunca devam edip kıyıya ulaşan kalabalığı görünce ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız.




Belem Kulesi'ne Lizbon şehir merkezinden 15 numaralı tramvay ile direkt ulaşım sağlayabilirsiniz. Jeronimos Manastırı ve Kaşifler Anıtı da Belem Kulesi'ne yürüme mesafesinde yer aldığından konum olarak ilk Belem Kulesi'ni ziyaret etmek daha doğru bir tercih oldu benim için.

1515-1520 yılları arasında savunma amaçlı inşa edilmiş olan bu kule, Portekizli kaşif Vasco de Gama anısına yapılmıştır. Taguz nehri içindeyken 1755 yılında yaşanılan bir deprem sonucu nehir yatağı yer değiştirmiş ve Belem Kulesi karaya yanaşmıştır. Kesme taşlardan yapılmasının yanı sıra gotik tarzda mimarinin özelliklerini taşımaktadır ve Unesco dünya mirasları listesine adını kaydettirmeyi başarmıştır.


Lizbon savunma sistemi
Lizbon savunma sistemi






















Belem Kulesi dört katlı bir gözetleme kulesine sahiptir. Kulenin en üst kısmından Golden Gate Köprüsü'ne benzeyen ve Portekiz'in simgelerinden biri olan 25 Nisan Köprüsü'nü görmek mümkündür. Aynı zamanda Taguz nehrini enine boyuna izleyebilirsiniz. Belem Kulesi, 1755 depreminden sonra stratejik önemini kaybettiği için bir süre sağlık hizmetleri, telekomünikasyon ve hapishane olarak  kullanılmıştır. En alt kata indiğinizde görebileceğiniz ve kafanızı eğerek geçmeniz gereken odalar önceleri hapishane olarak kullanılmıştır.




25 Nisan Köprüsü
Gözetleme kulesi






















Ücretine gelecek olursak, Belem Kulesi'ne giriş için 6 Euro ödemek gerekiyor. Manastır ve Kaşifler Anıtı'nın önünde tekrar sıra beklememek için arzu ederseniz çeşitli bilet kombinasyonları da mevcut. Ben Jeronimos Manastırı ve Belem Kulesi için 12 Euro'ya bir bilet aldım ve Jeronimos Manastırı'na sıra beklemeden girdim.

İstanbul da yaşayan biri olarak ilk bakışta Kız Kulesi'ni andıran bu yapı, Lizbon şehrinin görülmesi gereken yerlerinden biri. Lizbon'a kadar gitmişken bu yapıyı da ziyaret etmeden dönmek olmaz diye düşündüm.




11 Mart 2017 Cumartesi

Take me to ROCKEFELLER


Whenever I hear the name of “New York”, I feel excited and my heart starts to beat fastly as I hear the name of someone else. Before going to this amazing city I always do some plans to visit every place worth to see. Although I have been in New York so many times, I had no chance to go up to Rockefeller Center, but this time I feel that I should make my dream come true, so did I.
Warm welcome to Rockefeller :)



Founder of Rockefeller Center " John D. Rockefeller"


Rockefeller Family, as most of you have heard about it already, is one of the most powerful and rich families in American History. They even provided a scholarship for two important politicians of Turkey, Bülent Ecevit, and Deniz Baykal.  





The Rockefeller Center is commissioned by Rockefeller Family. It is a huge complex and consists of 19 commercial buildings and located in between 48th and 51st streets. Briefly, it is better to memorize if you can keep this address in your mind as “it is between Fifth Avenue and Sixth Avenue.” It was also declared as a National Historic Landmark in 1987.










You will probably wonder about very famous Christmas Tree in front of the Rockefeller Center during Christmas period. Unfortunately, I could not see it since I was out of that time.
Moreover, there is an ice skating area in front of the Rockefeller Center and NBC studios take place inside of the building.

Ice Skating Area

I strictly recommend you to visit Rockefeller Center because of its wonderful view. I visited Empire State and I went up to the 86th floor last year. It was really nice, but Rockefeller Center has a more wide view. You won’t regret when you see the square view of Central Park from the top of Rockefeller Center.


Little Empire State



Central Park


The ticket price is 34$ for adults and this ticket offers you to see three different floors 67th, 69th, and 70th. All three decks have outdoor viewing areas and the uppermost deck is completely open air. The uppermost deck height is approximately 850 feet(259m) from the ground.
 The views include some of the city’s most prominent landmarks from the Chrysler Building to the Brooklyn Bridge and from Central Park to the Hudson and East Rivers. Also, If you trust on your eyes, you can see The Statue of Liberty from the top.

Hudson River
Empire State






















Unless you are visiting the Rockefeller Center during the holidays, you won’t need to worry about huge crowds. But it is better to consider going in the early evening to catch the sunset view. The decks are close at midnight with the last elevator up at 11.15 p.m.


And when the most important question is asked; “ROCKEFELLER or EMPIRE STATE BUILDING?”


I would say; “Of course take me to Rockefeller!”

Streching on the top of Rock :)

24 Şubat 2017 Cuma

Petronas derken... Kendimi Kuala Lumpur Tower'da buldum!


Malezya’ ya her gidişimde Petronas Kuleleri’ne çıkmaya niyetleniyor ve her seferinde çıkamıyorum.  Sebebi şu; Petronas Kuleleri şehrin sembolü olduğu için turistler tarafından yoğun ilgi görüyor ve sabah saatlerinde kulenin önünde uzunca bir kuyruk oluşuyor. Günlük ziyaretçi limiti ise 1700 kişiyle sınırlı. Üstelik ziyaretçiler sadece 42. kata kadar çıkabiliyor. O kadar sıra beklemeye üşendiğim için tabii ki de kuleye çıkmaktan vazgeçtim ve kendime alternatif bir yer ararken Petronas’ın arkasında ve konum olarak daha yüksekte yer alan KL radyo televizyon kulesine çıkmaya karar verdim. Konumu gözünüzde canlansın diye size evdeki minyatür kulelerle bir fotoğraf hazırladım.

Konumları böyle :)
KL Tower'ın dışardan görünüşü






















  Kesinlikle buranın manzarasının daha iyi olacağını düşünüyordum ve yanılmadım da...


KL Tower'ın en üst katı

KL tower en üst katından bir başka manzara





Menara Kuala Lumpur veya Kuala Lumpur Tower (KL Tower) olarak bilinen bu kule, aslında bir televizyon kulesi. Tıpkı Berlin de yer alan FernsehrTurm veya Shangai de yer alan Oriental Pearl Tower gibi.
Kule 1992-1994 yıllarında inşa edilmiş olup, 1996 yılında ziyarete açılmıştır. 421 metre yüksekliğe sahip bu kule, dünyanın 7. en yüksek kulesi olma özelliğini taşımaktadır. Petronas’tan sonra şehrin ikinci yüksek yapısı olmasına rağmen, deniz seviyesinden  94 metre yükseklikte yer alması sebebi ile Petronas kulelerini kapsayan bir manzaraya sahiptir.  Arapça yazı ayrıntılarına yer verilmiş bu yapıda, İslam çinileri ve soyut motiflerin sakinleştirici renk birleşimi ülkenin İslam mirasını yansıtır. 

Ziyaretçiler için iki seçenek mevcuttur. Öncelikle 55 rant (Malezya para birimi) vererek kapalı kısmı ziyaret edip, teleskop yardımıyla Malezya sokaklarında gezinebilir ve bu katta yer alan hediyelik eşya dükkanlarından ufak tefek şeyler satın alabilirsiniz.


kapalı katın manzarası





















105 rant ödeyerek aldığınız bilete ise hem kapalı olan kat hem de çatı katı dahildir. Ben tercihimi bu biletten yana kullandım. Kasiyerin bileti verirken “Do not jump!” uyarısını dikkate alıp,  görevli eşliğinde kulaklarımızda basıncı hissederek asansörle en üst kata çıktık. Manzara muhteşemdi...
 İki tane ayrı cam platform (skydeck) var ve fotoğraf çekilmek için sıraya giriyorsunuz. Sıra size geldiğinde, yani cam platformda yürürken anlıyorsunuz aslında manzaranın güzelliğini. Sizi yerden ayıran tek şey cam bir zemin. Atlamak, zıplamak yok üzerinde tabii ki. Bir de vaktiniz varsa bu kulede yer alan döner restorana gün batımında uğrayıp, güneşin batışının keyfini çıkarabilirsiniz. Daha önce sürekli Petronas Petronas diye sayıklıyordum ve size onu anlatmak istiyordum ama iyi ki onca sırayı beklememişim. Artık manzaranın puanını vermek sizlere kalsın… 




3 Şubat 2017 Cuma

Trinidad ile zamana yolculuk

                     
              Zamana yolculuk yapmaya ne dersiniz ? Bunun için Küba'nın güneyinde yer alan Trinidad şehri doğru bir tercih olacaktır. Unesco tarafından koruma altına alınan bu sevimli ve turistik şehir, tarihi atmosferi ziyaretçilere fazlasıyla yaşatıyor. Peki bu Trinidad ismi nereden geliyor dersiniz ? Kristof Kolomb, keşfe çıktığı sırada ilk karşılaştığı kara parçasına baba-oğul-kutsal ruh adını vereceğini dile getirmiştir. Trinidad ismi bu üçleme anlamına gelmektedir.
              Havana'dan Trinidad'a olan yolculuğum her ne kadar uzun ve yorucu olsa da, bu küçük şehre vardığımda karşılaştığım insanların  güler yüzlü ve samimi olmaları çektiğim cefaya değdi. Kalacağım casayı ( yerel halkın kiraladığı odalar ) bulana kadar geçtiğim bütün sokaklarda evlerinin önünde oturmuş ve istisnasız  "Ola" yani merhaba diyen insanlar size fazlasıyla güven verecektir.
             Trinidad sokakları arnavut kaldırımlarıyla süslenmiş ve dar olduğu için araba ile dolaşmak oldukça zor. Bisiklet, coco taksi gibi ulaşım seçenekleri var fakat yürüyerek sokakları dolaşmak, dolaşırken de yapıların eşsiz ispanyol mimarisinin izlerini taşıdığına şahit olmak, adeta size o zamanlarda yaşıyor hissini veriyor. Bu arada yerel halkın atlarıyla dolaştığını da görebilirsiniz.
             Trinadad da yapılacaklar kısmına gelirsek, çok fazla seçenek olduğunu söyleyemem ama daha önce de belirttiğim gibi, bu şirin eski evlerin olduğu sokaklarda dolaşırken televizyon izleyen insanların olduğunu görmesem, kendimi 1950'li yılları yaşıyor gibi hissederdim şüphesiz. Şehirde belli başlı meydanlar, müzeler ve kiliseler var.

Casa de la Musica

İspanyol müziğinin ritmine kapılıp kendinizi bir anda bu meydanda bulacaksınız. Küba ile özdeşleşmiş romlu kokteyller içip, dans ederek kaliteli zaman geçireceğiniz güzel bir yer. Sabahtan akşama kadar farklı müzik grupları ispanyolca şarkılar ile size kendinizi farklı bir dünyada hissettiriyor. Bu enfes kokteylleri deneyip, tatilin tadını çıkarmaya başlayabilirsiniz..

                                        

Plaza Mayor                                                                                                                                 
                                                                                                                                 
Trinidad'ın ana meydanı özelliğini taşıyor. Holly Trinity Kilise'si ve birçok müze bu meydanın etrafında yer alıyor. Ne yöne giderseniz gidin bu meydandan muhakkak geçeceksiniz hem de birçok kez.


Museo Nacional de la Lucha Contra Bandidos

Museo Nacional de la Lucha Contra Bandidos'u ziyaret etmeden geçmeyin gibi tavsiyelerde bulunmayacağım, çok fazla müze gezmeyi sevmeyen biri olarak bu müzeyi sadece sizlerle fotoğraf paylaşabilmek için ziyaret ettim. Devrimde kullanılan tekne, kamyon gibi araçlar ve bölgesel devrimlerle ilgili belgeler sergileniyor.

              



Çan Kulesi                                                                                                                                           

San Fransisco de Asis Manastır'ı ile bütünleşmiş olan bu yapı, şehrin her tarafını kuş bakışı görmek için mükemmel bir yer. Özellikle gün batımını izlemek için gelen insanların yoğun talebiyle karşılaşacaksınız, bu sebeple günün daha erken saatlerini tercih edebilirsiniz.

                                 

                                                     

El Pilon                                                                                                                                                  

Şehir merkezinde bulunan tur şirketi aracılığıyla El Pilon'a at turu için o kadar para ödedikten sonra, Plaza Mayor meydanında at sahiplerinin bu turu çok makul fiyatlara gerçekleştirdiğini öğrendiğimi belirtmeliyim ki, sizler de aynı yanılgıya düşmeyin. Velhasıl bana tahsis edilen atım Eduardo ile Küba'nın kırsal alanlarında yarım saat yol aldıktan sonra ilk molamızı verdik. Şeker kamışının sıkılması ve rom eklenerek yapılan karışımın servis edilmesi, güneşin kavurucu sıcaklığına bir nebze de olsa iyi geldi. İkinci molada ise 900 metre yüksekten topladığı kahveleri mükemmel bir sunumla ikram eden ama asıl amacı kendi yaptığı puroları satmak olan Kübalının söylediği şarkılar bizi bir hayli keyiflendirdi. Nihayet şelaleye bir saat sonunda vardık. Şelalenin oluşturduğu gölde yüzüp serinledikten sonra, taze hindistan cevizi suyunu içip turumuzu keyifle tamamlamış olduk.

                                              


Playa Anchon



Tur şirketinin bize satmaya çalıştığı, katamaranla Cayo Blanco ve Cayo Coco adalarına gitmedim. Karayip Denizi'nin ortasında yer alan bu adalar kadar güzel Playa Anchon, Karayip Denizi'ni görmek için yeterli. Gidiş dönüş 5 euro ya aldığım biletle bu plaja gidip, Bucanero içip serinledikten sonra bu masmavi suda yüzüp Karayip Denizi'nin keyfini çıkarttım.


Disco Ayala " La Cueva "                                                                                                                

Buraya kadar gelmişken meşhur mağara diskoyu da mutlaka görün. Kapılar 11.00'de açıldığı için dışarda bekleyen uzun bir kuyruk göreceksiniz fakat hiç meraklanmanıza gerek yok çünkü kapı açıldıktan sonra herkes içeri alınıyor. Gerçekten çok değişik bir yer, eğlencenin tadını çıkartın..

                                   

Trinidad'da kalınacak yerlerden bahsetmiştim ( Casa ), buna ek olarak fiyatlarının makul olduğunu söyleyebilirim. Bu casalar, Kübalıların misafirperverliğini de yansıtıyor. İspanyolca biliyorsanız ne ala, alın size pratik şansı, bilmiyorsanız da öğrenmeye başlıyorsunuz benim gibi ;) En çok ilginizi çekecek olan internet konusu olacaktır. İnternet bulmak için epey çaba sarfedeceksiniz. İnternetle ilgili detayları ilerleyen zamanlarda Küba'nın başka bir sehrinde anlatmayı planlıyorum.
Sevgiler...

                                           








14 Ocak 2017 Cumartesi

Panama Kanalı - Canal de Panamá

Rotamız bu sefer Panama'ydı ve o meşhur Panama Kanalı'nı ziyaret etmek yapılacaklar listemin en başında yer alıyordu. Gerçekten de bir mühendislik harikası diyebileceğimiz bir kanal. Bu kadar sistemli çalışıyor olması da ziyaretçileri büyülüyor adeta. Alt tarafı bir kanal, insanı nasıl böyle etkileyebilir ki diye düşünüyor olabilirsiniz lakin Panama Kanalı’nı ziyaret ettikten sonra bana kesinlikle hak vereceksiniz.

Sıvıların dengesi kanunundan yararlanılarak yapılmış Canal de Panamá'nın çalışma prensibi şöyle: Gemiler, kanal içinde havuzlara su doldurularak yükseltilir ve aynı metotla (boşaltılarak) diğer tarafa indirilir.  1914 yılında yapımı tamamlanmış ve hizmete açılmış olan bu kanal, Atlas Okyanus'u ve Büyük Okyanus'u birbirine bağlayan bir köprü niteliğindedir. Toplam uzunluğu 77 km olup, üç havuzdan oluşmaktadır ve deniz seviyesinden sadece 28 metre yüksekliktedir. 

Peki, bu kanal gemilere nasıl kolaylık sağlıyor? Ziyaret sonunda tüm ziyaretçilere 3D gözlüklerle mükemmel bir sunum hazırlamışlar. Bu sunumdan bir örnekle gemilere sağladığı fayda şöyle: New York' dan, San Francisco' ya giden bir geminin yaklaşık olarak 22.500 km yol yapması gerekmektedir. Canal de Panamá sayesinde bu yol kısalarak 9.500 km ye düşüyor.  
Orda bulunduğum sırada büyükçe bir geminin geçişine şahit oldum. Yaklaşık 3-4 saatimizi aldı. Akıllı telefonların hızlı çekim özelliği sayesinde bu geçişi 1-2 dakikaya indirgesek bile, ben çok büyük bir geminin bu kanaldan geçişine şahit olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. 

Tamamen pragmatist bir yaklaşımla yapılmış olan Panama Kanalı'nın önemi Panama için bir hayli büyük. Bu ülkenin ekonomisi, neredeyse bu kanal sayesinde kalkınıyor. Yarattığı iş gücü ve turizm ziyaretlerini de unutmamak gerek.  Yapımı sırasında yaşanılan zor şartları, hastalık sonucu hayatını kaybeden insanların rakamsal sayılarını belirtip can sıkmaya gerek yok diye düşünüyorum. O halde, yolunuz Panama'ya düşerse muhakkak bu kanalı gidip göreceğinizi tahmin ediyorum. Şimdilik ¡Adios! diyorum.